22 Kasım 2009 Pazar

hamburger

e5’in üzerinde ağır ağır ilerliyorduk. hava kararmıştı. pantolonumun arka cebinden old holborn paketimi ve ocb kağıtlarımı çıkartıp , aceleyle bir sigara sardım. arabanın camını aralayıp sardığım sigarayı yaktım. derin bir nefes aldım ve ağır ağır üfleyip ; solgun ışıkta dumanların yavaş yavaş dağılmasını izledim. keşke hiç durmasak diyordum içimden. hiç parketmesek. önümüzde yol , altımız da asfalt olduğu sürece hep yol alsak. kendimizi , benliğimizi unutana kadar gitsek. gecenin değil hayatlarımızın sonuna yolculuğa çıksak.

sigaram yarıya geldiğinde hayatımı düşünmeye başladım. ne bu şehre , ne de bu ülkeye ait değildim. boğuluyordum burada. gitmem gerektiğini biliyordum.

-“gidicem burdan” dedim arkadaşıma. şaşkın bir biçimde suratıma baktı. ciddi olduğumu farketti ve ;

-“nereye?” diye sordu.

-“ilk önce londra. sonrasını bilmiyorum” dedim.

-“nasıl yani ?” dedi

-“önce londra’ya gidip adam akıllı ingilizce öğrenmem lazım. sonrasında da bayaa bir yere gitmek istiyorum” dedim.

6300 motorluk , 1970 model bir dodge challenger ile mojave çölünün ortasına gidip , ön kaputunun üstüne uzanarak sızana kadar içmek istiyordum. küba’ya gidip , orospularla ölene kadar rom ve puro içmek istiyordum. meksika’ya gidip , leş gibi bir barda , leş bıyıklı heriflerle tekila içmek istiyordum. paris’e gidip baudelaire’in mezarında şarap içmek istiyordum. moskova da lenin’in mumyasını görüp , onunla taşşak geçmek istiyordum. bütün bunları yapmak istiyordum.

dodge-challenger-1970a kısa bir sessizlikten sonra , hafif gülerek ;

-“bir kişilik yer var mı yanında ?” diye sordu arkadaşım. yüzüne baktım. ciddiydi.

-“her zaman” dedim gülerek.

-“sonrasını bilmem ama , en az bir sene kalırım seninle londra da” dedi.

-“bana uyar. sorun yok.” dedim.  sonra da ; “deli gibi açım abi. sabahtan beri bir bok yemedim. bişeyler yiyelim”  dedim.

-“olm burası e5 anca burger king , mc donald’s filan vardır. uyar mı sana” dedi

-“her zaman ki gibi pek te fazla seçeneğimiz yok yani” dedim.

-“maalesef.” dedi

-“o halde ilk gördüğüne gir. ölüyorum çünkü açlıktan” dedim

-“tamam moruk giricem” dedi. hafif gaza dokundu ve gözleriyle e5’i kenarını taramaya başladı. ben ise ağır ağır sigaramı içiyordum. bir ara sigaraya baktım ve kaç yıldır sigara içtiğimi hatırlamaya çalıştım. biraz düşünüp cevabı buldum. 11 sene olmuştu. hafif gülümseyerek son bir nefes aldım ve bitmekte olan sigarayı camdan dışarı attım. camı kapatıp , koltuğu biraz daha yatırdım. arkama yaslanıp yolu izlemeye koyuldum.

her zaman aşıktım yollara. “asfalt olan her yer benim evim” dedim içimden. “bir yolunu bulmalıyım. yollarda yaşamanın bir yolunu bulmalıyım” diyip  planlar yapmaya başladım. ne kadar düşündüm bilmiyorum , arkadaşım eliyle bir yeri işaret edip ;

-“şuraya giriyorum. uyar mı?” diye sordu. gösterdiği yere bakmadan

-“uyar.” dedim.

hamburger

arabadan indik ve adına fast food denen , büyük zincirin ; ufak bir halkasına giriş yaptık. içerisi fazla kalabalık değildi. ama her koşulda , hayatlarımızı çürüttüğümüz tek sıralardan birisine daha girmemiz gerekiyordu. ve girdik. siparişlerimizi verdik. ve beklemeye başladık. halka kalabalık olmadığı için , siprişlerimiz fazla beklemeden geldi. açtık ikimizde. oturup yemeye başladık. susmuştuk ikimizde. açlığımızı bastırmaya çalışıyorduk. durmadan büyüyen açlığımızı. bir süre sonra ;

-“yoruldum lan burda varolmaya çalışmaktan” dedim arkadaşıma. hafif hayattan bezmiş bakışlarla.

-“zor abi. burda varolmak gerçekten zor.” dedi ve hayattan bezmiş bakışlara bir yenisi katıldı.

-“neyse ki az kaldı. nisan – mayıs gibi topuklarım ben. ölücem yoksa.”dedim.

-“topukla moruk. benim de okul haziran da bitiyor. akabinde atlar gelirim bende.”dedi

-“okulmuş.” dedim alaylı bir biçimde ve devam ettim “olm bunca yıldır sen okudun , ben çalıştım da ne oldu amına koyayım?” diye sordum.

-“açıkçası bi sikim olmadı abi.” diye yanıtladı bir yandan da yemek  yerken.

-“bizi siktiler ve sikmeyede devam ediyorlar. bütün insanlığı sikiyorlar. adam olmak gibi bir kavram monte etmişler hayatlarımıza ve biz de bu kavramı doğrulamak için durmadan boşuna çırpınıyoruz” dedim.

-“aynen öyle. haklısın.” dedi.

-“gençlik denen döneme ilk adım attığımız da ; şeytanla pazarlık yaptık hepimiz. ruhumuzu ona satacaktık. o da bize sefahat dolu bir hayat sunacaktı. ama bir anda , bundan hepimiz caydık. ve tanrıya gidip , ruhlarımızı ; şeytanla anlaştığımız fiyattan daha ucuza ona sattık. ve ben bu anlaşmayı bozmaya kararlıyım.” dedim. arkadaşım güldü. sonra bende gülmeye başladım. hamburgerlerimiz bitmişti. bir süre sonra arkadaşım meraklı gözlerle bana bakıp ;

-“peki O’na ne olacak abi ? ayrılacak mısın?” diye sordu.

-“her halukar da ayrılacağız zaten. yürümüyor. ayrılmak istiyorum. ama şimdi değil. bana ihtiyacı var. şimdi bırakmam onu”dedim.

-“senin ve senin şu hareketlerinin amına koyayım.” dedi arkadaşım. anlamıyordu beni. kimse anlamıyordu. alışkındım buna.

-“bugüne kadar kaç kişiyi yarı yolda bıraktığımı gördün?” diye sordum.

-“hiç görmedim.” dedi kızgın bir şekilde.

-“görmeyeceksin de , çünkü ben öyle bir insan değilim. ha olmak istemez miydim ? isterdim. o ayrı. onu bilâhare konuşuruz” dedim. güldüm ve şöyle devam ettim ;

-“olm ben bu yarrağı bile bile yedim. biliyordum böyle olacağını. ama yine de , az da olsa bir umut vardı içimde. belki bu sefer başarabilirim dedim. ama olmadı. sanırım ben o işlerin adamı değilim. kesin olarak bunu anladım artık.” dedim.

-“yapamayacağını her zaman söyledim ben sana. dinlemedin ki.” dedi.

-“boşver olm. kapatalım bu konuyu. hasta olacakmış gibi hissediyorum kendimi. ve bu konu açılınca içesim geliyor.” dedim.

-“içelim mi lan?” diye soruyor arkadaşım. canı içmek istiyor. benimde öyle. ama içersem hasta olacağımı biliyorum. bu yüzden de ;

-“siktir et başka zaman içeriz.” diyorum. sonra biraz suskunluk oluyor ve “hadi kalkalım” diyorum. arkadaşım başıyla onaylıyor ve kalkıyoruz. arabaya doğru yürüyoruz. ağır adımlarla.

-“londra dan sonra new york’a gidersin lan sen” diyor arkadaşım. suratım da bir tebessüm beliriyor ve

-“kuzenim orda olduğu sürece pek gitmek istemiyorum” diyorum

-“niye lan ? sen seversin o herifi” diye soruyor.

-“severim abi. oraya gidersem ; pek te güzel kareler çıkmaz ortaya” diyorum. arkadaşım gülüyor.

-“bence de çıkmaz abi. siktir et bence de” diyor.

-“öyle yapıyorum zaten” diyorum.

3 yorum:

Unknown dedi ki...

dünyanın yarısını gezdim, istanbul'dan başka yaşayacak yer bulamadım... umarım siz bulursunuz adam gibi bi yerler..

Fuck What You Say dedi ki...

5-6 tane cevap yazdım , sonra sildim. buna ben bir yazıyla cevap vermek en iyisi :) yazdığım da ben seni haberdar eylerim jayne :)

Unknown dedi ki...

:) peki, bekliyorum...