5 Kasım 2009 Perşembe

vahşet üzerine

“hayatta kalmak için ; öldürmemiz , yoketmemiz ve tüketmemiz gerekiyordu. buna göre tasarlandık. insan denen varlık , yeryüzünde ki en iyi ölüm makinesidir. gözlemleyebilir , plan yapabilir , tuzak kurabilir. öldürmek ve yoketmek için gerekli tüm becerilere fazlasıyla sahiptir. bu özellikleri de onu doğanın en iyi avcısı yapar.”

massacre

akşamları eve gelip , son derece koltuğunuza oturup , haberleri izliyorsunuz. cinayet , katliam , tecavüz , savaş gibi kötü havadisleri gördüğünüz de  irkiliyorsunuz. sonra da kendinize ; “nereye gidiyor bu dünya?” diye soruyorsunuz.

ben sormuyorum. şaşırmıyorum ve irkilmiyorum. çünkü tam da gitmesi gerektiği yere gittiğini biliyorum.

yeryüzüne ilk geldiğimiz de vahşiydik. sadece hayatta kalma amacı güdüyorduk. hayatta kalabilmemiz  için de öldürmemiz gerekiyordu ve öldürüyorduk. sonuçta bunu en iyi şekilde yapacak özelliklere sahiptik.

daha sonraları düşünebildiğimizi keşfettik. bir şeyleri gözlemleyip , yorum yapabiliyor ve yeni fikirler ortaya koyabiliyorduk. işte bu nokta da insan’ı hayvandan ayıran en büyük iki özelliği ; “çalışmayı” ve “üretmeyi” keşfettik. artık daha tehlikeliydik.

ateşi , tekerleği , toprağı işlemeyi keşfettik. keşfettikçe daha çok çalıştık. daha çok keşfettik. bir süre sonra kendimizi bir bok sanıp doğadan ayırdık. zamanla doğa’nın bir parçası olduğumuzu unutmakla kalmayıp , onun sahibiymiş gibi hareket ettik.

asırlar önce , bizi yönetip , yola sokmaları için ; kurumları , makamları , dinleri yarattık. onlar da bizi kurallarla sarmaladılar. büyük imparatorluklar , krallıklar kurduk. makineleri icat ettik. yeni sistemler geliştirdik. ruhumuzu okşayan bir şeyi , sanat’ı keşfettik. büyük şehirler ve büyük binalar kurduk ve adına medeniyet dedik. arabaları , uçakları , çamaşır makinelerini , televizyonları , bilgisayarları , cep telefonlarını icat ettik , ismine de teknoloji dedik. dünya ile yetinmeyip uzayı keşfettik. görünür de herşey güzeldi. yaptığımız herşey daha insancıl yaşayabilmek içindi.

peki ; özümüzde ki “avcı” kimliğimize ne oldu ? onu içimizden söküp , atabildik mi ?

açıkçası hiçbi sikim olmadı. o hala içimizde duruyor ve açığa çıkmayı bekliyor. fakat biz bunu sürekli inkâr ettik ve ediyoruz. kendi vahşiliğimizden utanıyoruz. onu yok sayıyoruz. bunun sonucunda da ; katliamlar , cinayetler , sapkınlıklar ortaya çıkıyor.

bugün ismine medeniyet dediğimiz şey , tamamen yasaklar ve kurallardan oluşmaktadır. aklınız da gerçekten özgür bir insan hayal etmeye çalışın , edemezsiniz. çünkü özgürlüğü unutmak istedik ve unuttuk. şimdi de özgürlük şudur , özgürlük budur , böyle olsa gerek gibi hayaller kuruyoruz.

biz farkında olmasakta , bazı kurumlar içimizde ki vahşiliğin ve bu vahşiliğin az veya çok dışa aktarılmamasının doğuracağı sonuçların farkında. özellikle avrupa da 19.yy ile başlayan psikoloji bilimi bu kurumlara çok faideli bilgiler sağladı. yasaklarla ve kurallarla sıkıştırılıp , preslenmiş insanın doğuracağı sonuçları gözlemlemelerini sağladı. bu gözlemlemelerin sonucunda da bir takım önlemler alıp , uygulamaya başladılar.

20.yy ile birlikte avrupa da başlayan cinsellik patlaması bu önlemlerin uygulanışına en büyük örnektir. bize her ne kadar , medeniyetin , gelişmişliğin doğal süreci olarak kaktırılsa da ; aslında tamamen bilinçli ve kontrollü olarak bazı kurumların uygulamasıydı cinsellik devrimi.

hemen heryer de , herkes tarafından “sapkınlık” olarak tanımlanan S&M olaylar için , neden Almanya da hemen hemen her il de yasal S&M Club’lar var ? çünkü biz farkında olmasak ta bazı kurumlar içimizde ki vahşiliğin ve bunu az da olsa dışarı aktaramamanın doğuracağı sonuçların farkında.

keza dini kurumlarda da işleyiş pek farklı değil. mesela , hemen hemen her din de ; “kurban etme” ritüeli vardır. bunun amacı sizce , sadece “tanrıya kurban vermek” midir ? değildir. bu ritüelin asıl amacı , kişinin içinde ki vahşiliği bastırmaktır. durup dururken bir canlıyı öldürmekle , kurban ederek öldürmenin arasında ki tek fark ; “tanrı” kavramı sayesin de , eyleminizi  “yasallaştırmış” olmanızdır. sonuçta kurban etmek te bir çeşit cinayettir.

Kurban1

sonuç olarak insanoğlu da , içinde bulunduğu doğanın bir parçasıdır. ve yapısı gereği vahşidir. bunu inkâr etmenin vakti çoktan geçmiştir. zaman , artık kendi öz benliğimizi ve onu nasıl yaşatabileceğimizi düşünmenin zamanıdır.

yaratılırken ; 15 katlı binalar da , 80’er metrekarelik küçük kutuların içinde yaşamak için yaratılmadık!

not : şayet ; “bu ne lan ? çok saçma , hiç bir bok anlamadım” diyorsan , merak etme “bende bir bok anlamadım” diyorum.

not 2 : çok uzun olduğundan ve hızlıca yazıldığından kelli , anlam kopuklukları olmuş olabilir. lütfen müsterih olunuz. anlamadığınız yerler de doktorunuza danışınız.

Hiç yorum yok: