21 Ekim 2009 Çarşamba

aşk ve sevgi konulu şiirler

bugün , neden herkes gibi aşk ve sevgi konulu şiirler yazamadığımı düşündüm. “cezmi ersöz die bir herif bile yazıyor mk , ben neden yazamıyorum” diye sordum kendi kendime. ilk başta  bir sonuca varamadım. bunun üzerine daha çok düşündüm. hafiften birşeyler kıpırdanmaya başladı ve birden anladım.

herşey , lise 3’e giderken “Tahtakale Porno CD Piyasası”ndan aldığım bir CD ile başladı. oraya gitmem , o CD yi almam filan ise bambaşka bir öykünün parçasıdır. onu başka zaman anlatırız. velhasıl kelam ben 2-3 tane CD alıp eve yollandım. eve girer girmez okul üniformamı çıkartıp zamanın en popüler teknolojik cihazı VCD Player’ı çalıştırdım.CDlerden bir tanesini seçip , VCD Player’a taktım. CD dönmeye başladı. ekran da önce ufak bir parıltı belirdi ve arkasından ;

“siffredi prodizione” diye bir yazı gözüktü. ben ise olacaklardan habersiz şevkle filmin başlamasını bekliyordum. 1-2 dakkaya kalmadan  film başladı. başlamaz olaydı…

her porno filmde olan klasik sahnelerle başladı film. taa ki Rocco Siffredi denen herif saz’ı eline alana kadar. herşey bir anda oldu. herif bir girişti ki hatun’a –çok afedersiniz- dövüyor mu , sikiyor mu , belli değil. şok oldum. şaşırdım. herifin kendine has bir tarzı ve üslubu vardı. ve iyi de çalışıyordu. “helal olsun” diyordum içimden. idolüm olmuştu birden. kraldı gözümde.

fakat şimdi anlıyorum ki ; o gün , o filmi izlerken boşalttığım tek şey sperm değilmiş. o filmle birlikte içimden , sevgiyi , saflığı da boşaltmışım.

rocco işte korkarım ki bu sebepten dolayı , ben asla bir Cezmi Ersöz gibi aşk ve sevgi konulu şiirler yazamayacağım. ve bunun eksikliğini ölene kadar hissedeğim.

hiçbisikimizm

güzel bir işiniz var. sabah evden çıkıyor , akşam eve geliyorsunuz. önce güzel bir yemek yiyorsunuz. sonra da , kahvenizi , biranızı ya da vodkanızı alıp PC nizin veya TV nizin karşısına geçiyorsunuz.  bugün bunu yapıyorsunuz. yarın da bunu yapacaksınız. 4 gün sonra da bunu yapacaksınız ve esasen hiç bir sikim yapmamış olacaksınız.

hiçbisikimizm esasen dünya nüfusunun çoğunun ister istemez ve de farkında olmadan dahil olduğu birşey. hemen hemen bende dahil , dünya da yaşayan milyonlarca insan bunun içine dahil. bazılarımız bunun farkında. bazılarımız değil.

mesela MSN denen şeyi düşünün. ne işe yarar msn ? amacı nedir ? ilk çıktığı zamanlar da sık sık göremediğiniz insanlarlar iletişim kurmanıza yarıyordu. sonra bir virüs gibi çoğaldı ve bir çok insana sıçrayarak , sık sık görüştüğünüz insanlarla evinizin rahatlığında iletişim kurmanızı sağladı. hatta bununla da kalmadı , insanların birbirlerini ; görerek ve de izleyerek mastürbasyon yapmalarını sağladı. biz de “MSN tüm bu hizmetleri beleş’e sunarken , neden dışarı çıkalım ki” diye düşündük. arkadaşlıklarımız seyreldi , seyreldi ve tükendi.

şimdi de “bir yaşam alanı” sloganıyla tanıtılan siteleri ele alalım. içinde yüzlerce ailenin yaşadığı , yüzme havuzlu , koşu parkurlu , marketli siteleri. ne kadar da güzeller. herşey şehirden izole olmuş bir biçim de elinizin altında. atıyorum ; 10.000 metre karelik alan içerisin de aradığınız herşey var. hal böyle olunca dışarı çıkmaya da gerek yok. sitenizden işinize , işinizden de sitenize gider , gelirsiniz. çocuklarınız da sitenin okulunda okul’a başlar ve bitirir. o da elinizin altında. çocuk ne de olsa tehlikelerden uzak tutmak lazım. hayatı öğrenmese de olur.

yaşam alanımızı bunlarla kısıtlıyoruz. bize bunları güzel ve de özel olarak tanıtıp yutturuyorlar. biz de reklamlardan beynimiz sulanmış bir biçim de üstlerine atlıyoruz. hiçbisikimizm’in bir parçası oluyoruz. robotlaşıyoruz. mutlu gözüküyoruz ama mutsuzuz. biliyorum ki çocuklarınızı da böyle yetiştireceksiniz. içiniz rahat olsun. mastürbasyon yapmak gibi , porno film izlemek gibi , kavga etmek gibi şeyler yapmıyacaklar. sadece okullarına gidip , deliler gibi ders çalışacaklar. kariyer yapacaklar. siz de onlarla gurur duyacaksınız.

o yüzden şimdi TVnizi açın. reklamların çıkmasını bekleyin. reklamlar da gözüken filanca site’nin telefonunu arayın ve kendinize son derece güzel bir daire alın.

geleceğinize yatırım yapın. olmayan geleceğinize.

20 Ekim 2009 Salı

bir ben miyim böyle yaşayan ?

geçenler de taksimden eve dönerken otobüste , yıllardır görmediğim bir arkadaşıma rastladım. tanıyıp tanımayacağını merak eder bir vaziyette bekledim. tanımasaydı konuşmayacaktım. genel de konuşmam. ama arkadaşım tanıdı ve konuşmak zorunda kaldık.

- “naber ?” diye sordu

- “iyi diyelim , iyi olsun. sen nasılsın?” diye sordum.

- “ne olsun ya koşturuyoruz işte” dedi. hafif gülerek ;

- “koşturmak , oturmaktan iyidir moruk. boşver” dedim.

- “öyle valla” dedi. “sen neler yapıyorsun?” diye sordu.

- “valla bende iş – güç , koşturuyorum” dedim. hafif gülümseyerek

- “müzikle uğraşıor musun hala?” diye sordu.

- “uğraşıyorum moruk. 2 yıldır bir grubumuz var , takılıyoruz” dedim

- “ne tarz yapıyorsunuz?” diye sordu

- “valla karışık be moruk biraz” dedim.

- “nasıl yani lan?” dedi gülerek

- “trash , hardcore , punk karışımı bir şeyler yapıyoruz” dedim. durdu ;

- “karışıkmış lan cidden” dedi. ve ekledi ; “ ben evlendim abi. ondan sonra da boşlamak zorunda kaldım müzik işlerini filan” dedi. şaşırdım ;

- “yok ya” dedim. “hayırlısı olsun lan. ne zaman evlendin olm ?” diye sordum.

- “2 sen olucak ya” dedi.

- “memnun musun peki evlendiğin için?” diye sordum.

- “memnunum ya” dedi. inanmadım. sonra bunun ineceği durak geldi. ayağa kalktı ;

- “neyse , görüşürüz” dedi. elini uzattı. elini sıktım ve

- “eyvallah moruk. iyi bak kendine” dedim.

- “sende” dedi ve indi otobüsten.

sevmezdim bu pezevengi. kendini beğenmiş herifin tekiydi ve ben böyle tipleri sevmem. çok yakın 2 arkadaşımın iyi bir arkadaşı olduğu için konuşuyordum. sonra bunlar da konuşmamaya başladılar ve benim de zaten hemen hemen olmayan bağım koptu.

arkasından baktım. o da evlenmişti. zamanında yıkmaya çalıştığı tabuları , şimdi kendi elleriyle inşaa etmeye çalışıyordu. en yakın arkadaşlarımın bir çoğu evlendi. evlenmeyenlerin bir çoğu da evlenme hazırlıkları yapıyor. para biriktiriyorlar falan filan.

kendime bakıyorum ; ve benim işim , hala müzik , hala konser , hala içmek sıçmak , hala itlik - kopukluk yapmak. hemen hemen herkes gitti , bir ben kaldım. şimdi soruyorum kendime ; bir ben miyim böyle yaşayan diye ? ve sanırım cevabım evet.

babam hep derdi :

“SENDEN Bİ SİKİM OLMAZ!” diye

sanırım haklı çıkıcak.

Technorati Etiketleri: ,,,,,

17 Ekim 2009 Cumartesi

benim anam , garip anam

salon da oturmuş kitap okuyor , bir yandan da sigara içiyordum. telefon çaldı. anneme seslendim ve telefonu açmasını söyledim. telefonlardan nefret ederdim. annem koşarak ve söylenerek odaya girdi ;

- “oğlum neden açmıyorsun şu telefonu” dedi.

- “anne sevmiyorum , biliyorsun.” dedim. gözleri benim üstüme çevrilmiş bi vaziyette telefonu açtı.

- “alo” dedi. bir an sustu ve “sanaymış” diyerek ahizeyi bana uzattı. şaşırdım. kim arardı ki beni ? o güne kadar toplasam 5 kişi aramamıştı beni telefonla.

- “naber lan piç ?” diye sordu telefonda ki ses. o zamanlar yazıldığım bir hatun vardı. arayan o hatundu. içimden “ olucak bu iş” dedim.

- “iyidir güzelim sen napıyosun?” diye sordum. hatun’un kafası oldukça iyiydi. hatta sarhoş bile sayılabilirdi.

- “ot çektik. kafam güzel” dedi.

- “belli amına koyiim” dedim ve güldüm. sonra o da güldü. hatun milleti gülüşüme her daim hastaydı. onları güldürmek için espri yapmama filan gerek yoktu. benim gülmem yeterliydi. ben de bunun farkındaydım.

velhasıl hatun konuştu da konuştu. kafamı sikti bıraktı. bir ara sıkıldığımı anlamış olacaktı ki , hafif cinsel içerikli konuşmaya başladı. bende ilgimi tekrar toparlayabildim. sonra biraz da öyle fingirdeştik ve telefonu kapattı.

koltuğa oturdum ve tekrar kitap okumaya başladım. ama kitaba odaklanamıyordum. aklımda ki tek şey telefonda ki hatunun kalçalarıydı. ne kalça vardı hatunda. bugüne kadar gördüğüm ve dokunduğum en iyi kalçalardı. hala ona rakip olabilecek bir kalça ne gördüm ne de dokundum.

bir sigara yaktım. kafamdan hatun’u nasıl düzebileceğime dair planlar yapıyordum. kitabı siktir etmiştim. aklım da daha önemli şeyler vardı. sonra aklıma başka bir şey geldi ve heyecanım , düşüncelerim ikiye katlandı. bunun bir tane de arkadaşı vardı. arada lezbiyenlik filan ayaklarına da yatıyorlardı. bunların ikisini aynı yatakta hayal ettim ve o hayalin içine kendi mi de enjekte ettim. gaza gelmiştim.

sigaram bitti ve hemen arkasından bir yane daha yaktım. o esna da annem odaya girdi. babam yurtdışındaydı. o evdeyken , evde sigara içemezdim. sikerdi belamı. annem burnundan derin bir nefes alarak odayı kokladı. ben algılamasam da , oda’nın leş gibi koktuğunu hissedebiliyordum.

- “oğlum çok kötü kokmuş burası. ne marka sigara içiosun sen böyle?” diye sordu. sehpanın üstünde duran , SAMSUN 216 marka klas sigaramı gördü. gözleri hafif nemlendi. ağlıyacak sandım. ama ağlamadı. sorduğu sorunun  cevabını beklemeden ;

- “oğlum neden böyle yapıyorsun?” diye sordu. anlamadan ;

- “ne yaptım yine anne ya?” diye sorusuna soruyla cevap verdim.

- “oğlum neden para istemiyorsun , her çocuk gibi” diye sordu.

- “anne ne alakası var şimdi ya bununla onun” diyerek , tekrardan soruya soruyla cevap verdi.

- “biz sana sanki para vermiyecez istesen” dedi.

- “anne istiyemiyorum işte. siz de madem vericeksiniz istememi beklemeden verin” dedim. gerçekten öyle bir durum vardı. maddi durumumuz iyi sayılırdı. ama ben her kalukar da para isteyemiyordum. isterken de yerin dibine giriyordum. her daim böyle yarrak-kürek , garip huylarım vardı. hala da var.

annem odadan çıktı. çok geçmeden geri döndü. elinde o günün parasıyla 20 milyon para vardı. venüs 600bin liraydı. kısa Winston , 1200 lira. efeste yanılmıyorsam o kadardı. Marlboro da 2 lira filan dı diye hatırlıyorum. ama açıkçası venüs’ün fiyatı hariç hiçbirinden emin değilim.

annemin elinden parayı aldım. bakkal’a gittim ve bir paket kısa Winston aldım. eve geldim. bir sigara yakıp derin bir nefes çektim.

önüm de 18 milyon 800bin lira para ve düzülecek 2 hatun vardı. üstelik bir tanesinin kalçaları da süperdi.

Technorati Etiketleri: ,,,,

15 Ekim 2009 Perşembe

FUNDA SİKARARcığıma Mektup

“ yak gel , bildiğin ne varsa” demişsin ;

orda bi sıkıntımız yok zaten. bakunin’in felsefesini benimsemiş bir insanım ben. yakmak , yıkmak , parçalamak , molotof  hazırlamak filan ; bunlar hep benim işim. elimin kir’i , uzmanlık alanım yani.

“ sat gel ; gözüm yok para , pul da” demişsin ;

keza burda da bir sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum. çünkü zaten satacak herhangi bişeyim yok. nitekim  paramda yok. param olmadığı için de ; para da , pul da , kıl da , yün de , gözüm de yok. şimdiden mutlu ve uyumlu bir çift olacağımızı hayal edebiliyorum.

ama , ama ; 2-3 hafta sonra tutup ta bana :

“ ay başı geliyor. kira parası lazım !”

“kuaföre gidicem. para ver!”

“sen ne biçim erkeksin? bi makyaj masrafımı bile karşılayamıyorsun!”

“paran yoksa , kumbaran da mı yok ? git bozdur!”

gibi ; ip’e , sap’a gelmez laflar söylersen :

ecdadını sikerim !

bak ; peşin , peşin söylüyorum ! tüm bu olacakları kabul ediyorsan ve hala  inatla “gel ulan” diyorsan ; bende sana :

“suyu ısıt! geliyorum!” diyorum.

Boru değil , Amme hizmeti yapıyoruz !

BDSM_Lego memleketimin S&M olaylarında ki geri kalmışlığının ezelden beri farkındaydım. yıllarca , bir kişinin çıkıp ; toplumumuzun bu kanayan yarasına ilk pansumanı ve akabinde ki dikiş olayını yapmasını bekledim. velhasıl gelmedi “o” mesih rolünü üstlenecek babayiğit bu memlekete. bende , “gene iş başa düştü mk” diyerek sıvadım kollarımı ve yaraya ilk müdahaleyi yaptım. ve böylece TC’nin ilk S&M Club’ı , “S&M Club Şehvet” in hikayesi başlamış oldu.

nitekim mekan arayıp , bulmakla işe başlamış bulundum. mekanın sahibiyle de sıkı bir pazarlık yaparak , fiyatta anlaşıp , tokalaştık. gerçi , herif benim lüks bir lokanta açacağımı düşünüyor , ama bi sıkıntı çıkıcağını sanmıyorum. mekan kiralandıktan sonra ; alet , edevat alımı işlerine giriştim. girişir girişmez de , memleketimin S&M olaylarında ki geri kalmışlığı suratım da şamar gibi bir kez daha patladı. bir sürü aleti yurt dışından getirtmek zorunda kaldım. neyse ki yurt dışında ikâmet eden , eş , dost sayısı fazlaydı. bir çok şeyde yardımları dokundu , sağolsunlar. özellikle ingiltere , amerika ve almanya da ki arkadaşlarıma ve akrabalarıma teşekkürü borç bilir ve de eklerim “ siz olmasaydınız yarrağı yemiştim.”

mekanın kiralanması , dekoru , aleti , edevatı , siki , soku derken ; iş geldi belediyeden ruhsat filan almaya. bugün bütün mesaimi bu işe harcadım. o’na rüşvet , buna rüşvet , çaycıya bahşiş , polis’e bağış filan derken ebem sikildi. şimdi de heyecanlı ve de düşünceli bi vaziyette ruhsatın çıkmasını bekliyorum.

bekliyorum dediysem de , öyle siki – taşşağı yayarak beklemiyorum. afişleri , reklamları , açılışta çağrılıcak zenginleri ve de devlet büyüklerimizin listesini çıkartıyorum. şimdi ordan dalyarrağın bir tanesi çıkıp “S&M Club açılışında devlet büyüğünün ne işi var amına koyiim” der ,  benim de zaten gergin olan sinirlerimin anasını siker. o yüzden , ben peşin peşin açıklamamı yapayım ; başımız da devlet büyüklerimiz varken yediğimiz yarrakların boyutları ortadayken , onlar olmazsa yiyeceğimiz yarrakların boyutlarını varın siz düşünün. kısacası devlet büyüğü olmadan olmaz bu işler !

bu Club olayı en çok zengin iş adamlarımızın ve de para babalarımızın işine yarayacak. artık içlerinde birikmiş bütün pislikleri ve de sapkınlıkları gönül rahatlığıyla , kendi ülkelerinde ve yine avrupa kalitesinde yaşayabilecekler. ne mutludur onlara! ve bize tabii ki de. ne de olsa , artık  paralarımız elin gavurlarına gitmeyecek. bizim paramızı , gene bizim işçimiz , gene bizim insanımız yiyecek , içecek. ne mutludur benim halkıma !

biraz önce de belirttiğim gibi , mekanımız avrupa kalitesinde ve ISO 9001 belgelidir. personelimiz , alanlarında uzman kabul edilen şahıslardır. mesela , “Master Cemal” abi ; TC’de , bu alanda nam salmış , tanınan , bilinen ve de aranan bir şahsiyettir. Keza , “Mistress Necla” ablam da kendi alanında , yine bu ülkenin neferlerindendir. nitekim “sklavin” arkadaşlar da yine bu yollar da kaşarlanmış , görmüş , geçirmiş , geçirtmiş ,şahsiyetlerdir. söylemesi ayıp bir de muameleleri vardır ki ; oofffff ! almanya da yok böyle muamele ! iliklerinizi çekip alırlar allahıma!

dediğim gibi , herşey hazır. ruhsat’ı bekliyoruz. umarım bir aksilik çıkmaz ve açılışı yaparım. herşey vatanım ve de milletim için , kendim için birşey istiyorsam nağmerdim. ne demişler : millete hizmet Rab’ba hizmettir! bu bana yeter. cuma günü , yani 16.09.2009 da ruhsat olayı netleşicek. ve netleşir netleşmez alınsa da , alınmasa da ; yine aynı gün taksim meydanına , üzerinde sloganımızın yazılı olduğu ; pankartımız asılacak. sloganımız da şu :

“ÖNCE DÖVÜYORUZ , SONRA SİKİYORUZ !”

bu pankartın asılacağı gün , yani bu cuma günü ; bilin ki TC’de yeni bir dönem başlıyor! arkama dönüp yaptıklarımı gördüğüm de duygulanıyorum. elimde değil. babam bu günleri görseydi ; enseme esaslı bir tokat atıp “afferim lan! sonunda adam oldun. vatana millete bi hayrın dokundu” derdi. neyse ; şimdi gereksiz duygusallığa kapılmanın zamanı değil.

büyük açılışımız : 31.09.2009 Cuma akşamı saat 21:00

mekan : S&M Club Şehvet

adres : Abdullah sok. No: 31/31 Taksikim – İstanbul

bütün zenginlerimiz , kodamanlarımız , para babalarımız davetlidir. gelirken sloganımızı da aklınızdan çıkartmayınız lütfen :

“ÖNCE DÖVÜYORUZ , SONRA SİKİYORUZ !”

Vatana Millete Hayırlı Olsun!

Ziyadesiyle Mühim Not : Loca’dan olanlara öncelik tanınacaktır !

13 Ekim 2009 Salı

YAPMA !!!

Blonde

bu akşam 2. sefer gördüm o çapkın bakışları. yapma Blonde! bak uyarıyorum. ben , senin bildiğin , o FUFU erkeklere benzemem. o yüzden bakma bana öyle. peşin peşin söylüyorum. ilk baktığında bişey demedim. bu akşam da bişey demedim. ama 3. de affetmem Blonde.

geçen loca ya gittim. kabul etmediler beni Blonde. bana , “fucker , fuckaradan mason olmaz” dediler. gururlu bir insanım ben Blonde. “sikerler sizin yapacağınız işi” dedim siktir olup gittim ordan. yolda yürürken , kendi kendime “madem mason olamıyorum , müdmin olurum bende mk” dedim ve camii ye gittim Blonde. Tövbe edip ibadete başladım.

ama sen , o çapkın bakışlarınla , imalı süzmelerinle beni yoldan çıkartıyorsun Blonde. dişi bir şeytanmışçasına aklımı çeliyorsun. bu sana son uyarım Blonde : YAPMA !!!

şayet bir daha öyle bakarsan Blonde …

Technorati Etiketleri: ,

12 Ekim 2009 Pazartesi

Taksikim

lise yıllarıma tekabül eder taksim ile tanışmam. bilenler bilir , hafiften kitap okuyup , farklı müzikler dinliyorsanız ; halkın tabiri ile entel-dantel işlere meyilliyseniz taksim’in büyüsü anında sizi yakalar. iyi de yapar aslında.

bende entel-dantel işlere gönül vermiş yağız delikanlılık çağlarımda tanıştım taksimle. birçok insan gibi , bende  bir anda kapılıverdim kevaşenin büyüsüne. hayatımın 10 yılını geçirdim burda ve hala da geçiriyorum. ne aradığımı bilmiyorum ama hala arşınlıyorum sokakları. bıkmadan , usanmadan.

yeri geldi insanların kafasında bira şişesi patlattım. yeri geldi sinyal çektim. yeri geldi sırf bira içebilmek için , bira anketine katıldım. alkolünü verdiğin sürece sevgilisini düzmene bile bişey demeyen adamlar gördüm. gecenin 3’ünde ; sokakta , esrar çeken polis gördüm. abdullah sokakta eroin kullanan kadınları ve onların “uçmuşluğundan” faydalanıp , onları siken adamları gördüm. henüz 17 yaşımda girip çıkmadığım , bar’ı , sokağı ve görmediğim pisliği kalmadı. alkol e filan hep orda alıştım ben. kiyasala bulaşmadıysam da param olmadığı içindi. olsaydı kesin o boku da yerdim.

taksim in sokaklarında içip-sıçmış , düşüp-kalkmış bir insan hemen belli eder kendini. konuşmasından , hal ve tavırlarından “ben hayata taksimde atıldım” diye bağırır. bende bağırıyorum. yalan değil. taksim de harmanlanmış birisi , insanları tanır. yalanı yutmaz kolay kolay. birçok şeyin yolunu , yordamını bilir. ne de olsa bunları sikile sikile öğrenmiştir oralarda. 

nitekim taksim bana bir çok şey gösterdi. birçok şeyi aldı götürdü benden. aldığı şeylerin yerine de sadece bir tek şey öğretti bana. o da ; hayatta kalmak. bunu öğretti bana ve arkadaşlarıma taksim. daha neyi öğretsin ki ?

Technorati Etiketleri: ,,,,,,

11 Ekim 2009 Pazar

metal ortamları

yıllardır metal müzik dinlerim. 17 yaşımda başladım konserlere gitmeye. bir süre sonra , dinlemek ve izlemek yetmeyince ; kendi müziğimi icra etmeye çalıştım. hala da devam ediyorum bunları yapmaya.

dün akşam bir arkadaşın ısrarıyla dorock denen metalci mekanına gittim. ve bir kez daha anladım ki , sevmiyorum ben bu ortamı. işin gerçeği hiçbir zaman da kendimi o ortama ait hissedemedim.

bana göre metal ; isyanın , başkaldırının müziğidir. o ortamdakiler ise “hayat boktan” diyerek karı-kız sikmeye çalışan denyolar ve “bu akşam kime versem acep” diye düşünen kevaşelerden ibaret.

hal böyle olunca ortamla aramda bazı zincirler kopuk oluyor. sikimde mi ? değil. ben müziğimi dinler ve de icra ederim gerisine karışmam. bana soruyorlar “abi sende ötüyon , sanki metalci değilsin mk” diye. bende cevap veriyorum

DEĞİLİM AMINA KOYİİM!

Technorati Etiketleri: ,,

IMF (international mother fucker)

 

karlmarx

 

an itibarı ile komünizm ölmüştür. taksim de ellerinde sol içerikli dergi satan gençlere söylüyorum : bırakın o dergileri! komünizm ölmüştür.

yaşayan hemen her insan bireyselliğin en ücra köşelerine çekilmiştir. Tv , PC , facebook , twitter , friendfeed , blogger , msn , gtalk gibi şeyler sayesinde ; bireyselliği yaşıyoruz. fakat farkında bile değiliz.

kaldı ki tüm bunlar olmasa bile komünizm yine de varolamazdı. çünkü sosyalizm denen şeyden komünizm denen şeye geçişi asla başaramazdı. çünkü belli bir güç verdiği insanlardan o gücü kimse alamazdı. devlet yine orada sik gibi dururdu.

günümüz dünyası maalesef ki , çeşitli sebeplerden dolayı birlik ve de beraberlik içerisinde hareket edilemez durumdadır. çünkü her insan çılgınca kendi dünyasının içerisine gömülmüştür.

içinde bulunduğumuz konumda 2 yol var karşımızda beliren ;

1. yol : bu düzen olduğu gibi hatta daha sert bir biçimde devam edecektir.

2. yol : düzen tamamen değişecektir.

düzenin değişmesi bu gidişle pek zor gözükmüyor. çünkü kapitalizm tamamen sapıtmaya çok yakın. zengin ile fakirin arasında mevki edinmiş , orta sınıf artık kalmadı denecek kadar az. bundan 10 yıl sonra filan tamamen yok olacaktır. bunun yok olması demek te uçurumların artması demektir. uçurumlar arttığında da sokaklar hareketlenecektir.

dünya üzerinde  aç insan miktarının artması herşeyin tetikleyicisi olacaktır. ne de olsa ; iç insan önce inançlarını yermiş. velhasıl dünya da bunlar olsa da komünizm kendine yandaş bulamayacaktır. çünkü insanların onlara umudu kalmadı.

bu nokta da anarşi devreye girecektir. içinde bulundurduğu kaos dünyayı yakıp yıkacaktır. dünya da hiçbir güç , hiçbir düzen kalmayana kadar da durmayacaktır.

tüm bunlar olabilir. hiç bi sikim olmaya da bilir. herşey mümkün. dediğim gibi yol ayrımındayız. 2-3 seneye herşey netleşince tekrar yazarım.

NOT : başlık ile yazının alakasız olduğunu biliyorum.

3 Ekim 2009 Cumartesi

Pussy Massacre

Liseden yeni mezun olmuştum. Öss den umudum yoktu. İşim gücümde yoktu. Fazlasıyla boş ve anlamsız bir yaşam sürdürmekteydim. Neyse ki bu hususta yalnız değildim. Hemen hemen bütün arkadaşlarım benimle aynı buhranı paylaşıyordu. Miktar olarak az olmakla birlikte , şanslıydım diyebilirim. Ortam sağlamdı.

Hayatımızın bu boş ve anlamsız boşluğunu içerek değerlendiriyorduk. Mekanımız da belliydi. Taksim – tüyap merdiven altı. Mıknatıstı o mk yeri resmen. Ne kadar bi baltaya sap olamamış ve olmayı da hep zor bulmuş tip varsa ordaydı. Ama güzeldi sohbet filan. İyiydi. Güzel olmasının sebebi de parasızlıktı. Ne benim , ne arkadaşlarımın , ne de ordan burdan gelen herhangi birinin ; cebinde genelde 5 kuruş para yoktu. Çoğu zaman ceplerimizde ki tüm para otobüs paralarımızdı.

Biz de para yoktu. Olmamasının sebebi de ailelerimizde olmamasıydı. Fakat bu bahane olamazdı. İçmemiz lazımdı. Peki ama , ne yapacaktık ? tabii ki de sinyal. Ama sinyal piyasasında rekabet çok fazlaydı. Farklı birşeyler yapmak gerekliydi. Ne yaparız , nasıl yaparız diye düşünürken ; arkadaşlardan biri :

- “Buldum lan!” diye atıldı.

- “Ne buldun lan ? Neyi buldun mk” diye sorduk.

- “Sinyal yöntemini buldum olm” dedi. Gururla.

- “Öt bakalım.” dedik. Öttü.

- “Akşam dönmeden Karga Salih*’e uğrucaz. Bongosunu isticez. E , Öcü de gitar var nasıl olsa ... Birimiz gitar çalıcak. Birimiz bongo , bi kişi de sinyal çekicek” dedi. Ve bir düşünme süreci başladı. Sonra da ;

- “İyi fikir lan! Yapalım.” dedik.

Akşam eve dönmeden önce , Karga Salih’e uğradık ve planımızı anlattık. “İyi fikir çocuklar. Yapın!” diye Karga Salih’ten onayımızı da aldık. Binbir umutla evlerimize yollandık. Ertesi gün paranın amına koyacaktık!

 

Günün erken saatlerinde yola çıktık. Oda Kule de ki mühim konumumuza yerleştik. Saat taksim için henüz erken sayılırdı. Boş vakitten istifade edip , alıştırma yapalım dedik. Başladık bongo’yu tıngırdatmaya. Bir yandan gitar , bir yandan bongo filan ; müzik güzel gibi geliyor kulaklarımıza. Ufak bir çocuk uyumaya çalışırken , nasıl kuzu sayarsa ; biz de ufak bir çocuk misali biraları sayıyoruz. Bir ara mola verip sigara filan içelim diye tam durmuştuk ki ; yanımıza iki adet şukela mı şukela hatun yanaştı. Bir tanesi kibirle öne çıkarak ;

- “Neden durdunuz ? çalın “ dedi. Ben hatunum , her istediğimi yaptırtırım edasıyla. İçimizden birisi de buna dayanamadı ve ...

- “Nasıl yani yaa ? Sen hatunsun diye ben sana bongo mu çalıcam” diye sorarak hatunu tersledi. Aramız da hafif hafif gülüşmeye başladık. Ne de olsa piçliğimize güveniyorduk. Ama bu ufak gülüşmelerimiz uzun sürmedi.

- “Peki “ dedi kız. “Vajinamı toprağa gömeceğimi söylesem yine de çalmaz mısın?” diye sordu. Ukalaca cevap veren arkadaşıma.

Arkadaşım sustu. İşin gerçeği üçümüzde susuvermiştik bir anda. Şoktaydık. Öcü ile ben şoktan 2-3 saniye sonra çıktık. Birbirimize bakıştık ve aynı anda “HASSİKTİR” diye bağırarak gülmeye başladık. Kendimize geldiğimizde hatunlar gitmişlerdi. Ukala hatuna , ukalaca cevap veren arkadaşımın şoku atlatması bayaa bir zamanını aldı. Esasen , o şoku hala atlatabildiğinden emin değilim de ; neyse...

O gün –bize göre- hatırı sayılır bir para kazandık. Çok ta sayılmazdı gerçi , kişi başı 5-6 şişe “venüs” parası kazanmıştık topu topu. O da bize yeterdi. Efes Pilsen ya da Tuborg içmek zaten hayaldi. Hem zaten , bir şişe efes parasına , iki şişe venüs alınıyordu. Karlı biraydı venüs. E hal böyle olunca kim sikerdi efes’i...

*Karga Salih : taksim – abdullah sokağın unutlmaz müdavimi. Taksim’e takılmış ve sokakta içme kültürü ile yetişmiş hemen hemen her insanın tanıdığı , müstesna bir şahsiyettir kendisi.

 

140308190309NOT :  google’ın “görseller” kısmında venüs’ü arattım. ve bulabildiğim tek resim şu yukarda ki , çocuk pipisi büyüklüğünde ki ufak resim. venüs ne kadar kötü bir biraymış ki , hemen unutulmak istenmiş…