17 Ekim 2009 Cumartesi

benim anam , garip anam

salon da oturmuş kitap okuyor , bir yandan da sigara içiyordum. telefon çaldı. anneme seslendim ve telefonu açmasını söyledim. telefonlardan nefret ederdim. annem koşarak ve söylenerek odaya girdi ;

- “oğlum neden açmıyorsun şu telefonu” dedi.

- “anne sevmiyorum , biliyorsun.” dedim. gözleri benim üstüme çevrilmiş bi vaziyette telefonu açtı.

- “alo” dedi. bir an sustu ve “sanaymış” diyerek ahizeyi bana uzattı. şaşırdım. kim arardı ki beni ? o güne kadar toplasam 5 kişi aramamıştı beni telefonla.

- “naber lan piç ?” diye sordu telefonda ki ses. o zamanlar yazıldığım bir hatun vardı. arayan o hatundu. içimden “ olucak bu iş” dedim.

- “iyidir güzelim sen napıyosun?” diye sordum. hatun’un kafası oldukça iyiydi. hatta sarhoş bile sayılabilirdi.

- “ot çektik. kafam güzel” dedi.

- “belli amına koyiim” dedim ve güldüm. sonra o da güldü. hatun milleti gülüşüme her daim hastaydı. onları güldürmek için espri yapmama filan gerek yoktu. benim gülmem yeterliydi. ben de bunun farkındaydım.

velhasıl hatun konuştu da konuştu. kafamı sikti bıraktı. bir ara sıkıldığımı anlamış olacaktı ki , hafif cinsel içerikli konuşmaya başladı. bende ilgimi tekrar toparlayabildim. sonra biraz da öyle fingirdeştik ve telefonu kapattı.

koltuğa oturdum ve tekrar kitap okumaya başladım. ama kitaba odaklanamıyordum. aklımda ki tek şey telefonda ki hatunun kalçalarıydı. ne kalça vardı hatunda. bugüne kadar gördüğüm ve dokunduğum en iyi kalçalardı. hala ona rakip olabilecek bir kalça ne gördüm ne de dokundum.

bir sigara yaktım. kafamdan hatun’u nasıl düzebileceğime dair planlar yapıyordum. kitabı siktir etmiştim. aklım da daha önemli şeyler vardı. sonra aklıma başka bir şey geldi ve heyecanım , düşüncelerim ikiye katlandı. bunun bir tane de arkadaşı vardı. arada lezbiyenlik filan ayaklarına da yatıyorlardı. bunların ikisini aynı yatakta hayal ettim ve o hayalin içine kendi mi de enjekte ettim. gaza gelmiştim.

sigaram bitti ve hemen arkasından bir yane daha yaktım. o esna da annem odaya girdi. babam yurtdışındaydı. o evdeyken , evde sigara içemezdim. sikerdi belamı. annem burnundan derin bir nefes alarak odayı kokladı. ben algılamasam da , oda’nın leş gibi koktuğunu hissedebiliyordum.

- “oğlum çok kötü kokmuş burası. ne marka sigara içiosun sen böyle?” diye sordu. sehpanın üstünde duran , SAMSUN 216 marka klas sigaramı gördü. gözleri hafif nemlendi. ağlıyacak sandım. ama ağlamadı. sorduğu sorunun  cevabını beklemeden ;

- “oğlum neden böyle yapıyorsun?” diye sordu. anlamadan ;

- “ne yaptım yine anne ya?” diye sorusuna soruyla cevap verdim.

- “oğlum neden para istemiyorsun , her çocuk gibi” diye sordu.

- “anne ne alakası var şimdi ya bununla onun” diyerek , tekrardan soruya soruyla cevap verdi.

- “biz sana sanki para vermiyecez istesen” dedi.

- “anne istiyemiyorum işte. siz de madem vericeksiniz istememi beklemeden verin” dedim. gerçekten öyle bir durum vardı. maddi durumumuz iyi sayılırdı. ama ben her kalukar da para isteyemiyordum. isterken de yerin dibine giriyordum. her daim böyle yarrak-kürek , garip huylarım vardı. hala da var.

annem odadan çıktı. çok geçmeden geri döndü. elinde o günün parasıyla 20 milyon para vardı. venüs 600bin liraydı. kısa Winston , 1200 lira. efeste yanılmıyorsam o kadardı. Marlboro da 2 lira filan dı diye hatırlıyorum. ama açıkçası venüs’ün fiyatı hariç hiçbirinden emin değilim.

annemin elinden parayı aldım. bakkal’a gittim ve bir paket kısa Winston aldım. eve geldim. bir sigara yakıp derin bir nefes çektim.

önüm de 18 milyon 800bin lira para ve düzülecek 2 hatun vardı. üstelik bir tanesinin kalçaları da süperdi.

Technorati Etiketleri: ,,,,

7 yorum:

Adsız dedi ki...

zengin piçin punk olma çabalari..

Fuck What You Say dedi ki...

@adsız
zengin piçin punk olma çabaları demişsin cevap vereyim :
1-hiçbir zaman punk olmaya filan çalışmadım. kaldı ki bundan 1 yıl öncesine kadar punk dinlemezdim bile. yazdığım yazı da bundan 8 yıl öncesine ait bir yazıdır.
2-türkiye de , punk , metal , hardcore gibi türleri dinleyen insanlara bir incele. karşına şu tablo çıkacak : bu işler bu memlekette , gariban işi değil.
3- ismini cismini belirtecek kadar büzüğün yokken , ona , buna "piç" diye hitap etme.

Unknown dedi ki...

iyi yazı olmuş yahu, şu istemeden para verme olayı bizimkilerde de yoktu, öyle salak salak gezer, öleceğimi bilsem yine de ağzımı açamazdım. son iki cümleni alıp kendim yazmışım gibi yapasım geldi bi de :p

Fuck What You Say dedi ki...

@jayne
zaten 2 çeşit insan tipi var aslında. bişeyler isteyebilen ve isteyemeyen diye. isteyebilen insanın işi basittir. para veya başka bişeyi ister ve istediği şeyi alsa da , almasa da yoluna devam eder. ama sen isteyemezsin. senin işin zordur. gözlerinin içine bakarsın anlasınlar diye. ve anlamazlar. sende gururlusundur , söyleyemezsin. işler de gittikçe boka sarar.herhangi birinden , herhangi birşey istemeyi düşündüğün anda üzerine bir ağırlık çöker. ve sende bilirsin ki o ağırlığı ömür boyu hissedeceksindir.

NOT : bende dün , senin "Girl On The Hill" yazını okudum ve çok beğendim. özellikle de diyalogları. yorum yapak niyetiyle yazının sonuna gelmiştim ki ; yorum kısmını görmeyince es geçtim. hazır sen buraya uğramışken de söyliyeyim dedim :)

Unknown dedi ki...

:) iyi ettin söyledin.. benden diyalog ç-alabilirsin, madem beğendin. vallahi senin şu son iki cümlende kaldı aklım, ç-al ki bana da ç-alma hakkı doğsun be ;)

"önümde 18 milyon 800bin lira para ve düzülecek 2 hatun vardı. üstelik bir tanesinin kalçaları da süperdi."

taktım kafaya.

ve son olarak, bir şeyler istemeyi öğrendim zamanla, ama o üzerimdeki ağırlık hiç gitmedi ve gitmeyecek, evet.

Fuck What You Say dedi ki...

@jayne
madem o kadar beğendin al gitsin ya :) ben yazarım hesap defterime. beklemene gerek yok. al , kullan , tekrar yorumla , çöpe at ; bir gün ödeşiriz elbet :)

Unknown dedi ki...

aldım gitti o zaman :)